İstanbul'daki Kültür Turizmi Merkezleri

Dolmabahçe Sarayı, Karaköy'den İstanbul Boğazı'na uzanan sahil şeridinin Kabataş ile Beşiktaş arasında kalan bölümünde, Marmara Denizi'nden Boğaziçi'ne deniz yoluyla girişte sol sahilde, Üsküdar'ın karşısında yer alan saray.


İstanbul ili Üsküdar ilçesi Beylerbeyi’nde bulunan Beylerbeyi Sarayı’nın bulunduğu yer ve arkasındaki geniş alanlar tarihte İstavroz Bahçeleri ismi ile tanınıyordu. İstanbul’un fethinden XIX. yüzyılın başlarına kadar geçen süre içerisinde İstavroz Bahçeleri şehrin önde gelen mesire yerlerinden birisi idi. Fatih Sultan Mehmet bu geniş araziyi Mir-i Alem’e temlik etmiş sonra da bu arazi vereseden geri alınmış ve Emlak-ı Hümayun’a katılmıştır.


Kanuni Sultan Süleyman’ın 1550-1557 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırdığı Süleymaniye Külliyesi, mimari düzeni, yapıların yerleştirilişindeki ustalık, ekonomik ve kültürel işleviyle klasik dönemin simgesi olmuştur. Mimar Sinan, yapı topluluğunu kentin en yüksek tepelerinden birine, Haliç ve Boğaz’a egemen bir alana yapmıştır. Yaklaşık 60 dönümlük engebeli bir alan üzerindeki yapılar geometrik bir düzen içinde yerleştirilmiştir.


Mimarisi, ihtişamı, büyüklüğü ve işlevselliği yönünden ilk ve son ünik uygulama olarak görülen Ayasofya; Osmanlı camilerine fikir bazında da olsa esin kaynağı olmuş, doğu-batı sentezinin bir ürünüdür. Bu eser dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer almaktadır. Bu nedenle, Ayasofya, tarihi geçmişinin yanı sıra, mimarisi, mozaikleri ve Türk çağı yapıları ile yüzyıllar boyunca tüm insanlığın ilgisini çekmiştir.


Topkapı Sarayı, İstanbul'da yer alan ve dünyada günümüze gelebilmiş sarayların en eskisi ve genişidir. Konumu, Haliç'i, Boğaziçi'ni ve Marmara denizi gören, İstanbul'un ilk kuruluş yeri olan bilinen akropol tepesidir. Tarihi İstanbul üçgen yarımadasının en uç noktasında, 5 km'yi bulan surlarla çevrili, 700.000 m2 özel araziye sahip bir komplekstir.


Kız Kulesi, hakkında çeşitli rivayetler anlatılan, efsanelere konu olan, İstanbul Boğazı'nın Marmara Denizi'ne yakın kısmında, Salacak açıklarında yer alan küçük adacık üzerinde inşa edilmiş yapıdır. Üsküdar'ın sembolü haline gelen kule, Üsküdar’da Bizans devrinden kalan tek eserdir. M.Ö. 24 yıllarına kadar uzanan tarihi bir geçmişe sahip olan kule küçük bir ada üzerinde kurulmuştur.


Galata Köprüsü, eski İstanbul’u Haliç üzerinden, Galata ve Beyoğlu semtlerine bağlar. 1845 yılında Sultan Abdülmecit’in annesi, burada ahşap bir köprü yaptırtmıştır. Daha sonraları bunun yerine demir bir köprü konmuştur. 1910-1912 yıllarında bir Alman firmasına bugünkü köprü yaptırılmıştır. Köprü, 22 tane yüzen duba üzerindedir. Orta kısmı gece saat 02:00 ile 04:00 arasında açık tutulmakta ve gemilerin Haliç Limanı’na giriş–çıkışı sağlanmaktadır.


Tarihi yarımadanın deniz tarafında sıralanan bir dizi köşk, Topkapı Sarayı’na aitti. Bu köşkler içinde ayakta kalan Sepetçiler Köşkü, saray muhafızı bostancıların Sepetçiler Bölüğü tarafından yapıldığı için bu adla anılır. Mimarı Davut Ağa’dır. Günümüzde Uluslararası Basın Merkezi olarak kullanılmaktadır.


Haliç ve Boğaziçi'nin en güzel yerleri sultanlar ve önemli kişilere saray ve köşkleri için tahsis edilmişti. Zaman içinde bunların bir çoğu yok olmuştur. Büyük bir saray olan Çırağan'da 1910 yılında yanmıştı. Önceki bir ahşap sarayın yerinde 1871 yılında Sultan Abdülaziz tarafından Saray Mimarı Serkis Balyan'a yaptırılmıştı. 4 yılda 4 milyon altına mal olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarlarda mermer kaplıydı.

Harita Üzerinde İstanbul'daki Kültür Turizmi Merkezleri