Bir yaz günü tilkiler, hararetten susarlar, Su içmeye varınca nehirden korkarlar.
Taşkın bir sel köpüğü, akıntısı sürükler;
Sert rüzgârın soluğu hiç durmadan körükler!
Gösterişe hevesli kabadayı bir tilki, Korkaklara bağırır:
-Nehir kuyu değil ki!
Aranızda yok mudur, yiğit olan biriniz?
Sonra birden dalıp der:
-Suya böyle giriniz!
Tilki yanar zavallı, yiğitlik ateşinde.
Atılınca çılgın dalgaların bağrına,
Dört ayağı andırır cılız birer küreği,
Kopuk dümen kuyruğu, küt küt atar yüreği.
Artık elden kaçmıştır çoktan ucu yuların, Sürüklenir bir anda ortasına suların!
Soydaşları haykırır:
-Sen ki yiğit bir ersin,
Bırakarak bizleri nerelere gidersin? Korkun yoktur, biliriz akıntıdan, boradan; Bari göster sığ yeri, su içelim oradan!
Palavracı anlar ki, suların yok şakası, Azrailin eline geçmiş iki yakası.
Hâlâ yiğittir, ama sanmayın ki dövünür;
Başı suya gömülü, son anda da övünür: -Arkadaşlar bekleyin, yolum kısa nehirden, Bir iş için acele istiyorlar şehirden! Dönüşümde söylerim içilecek yerini; Anlarsınız nere sığ, neresidir derini!