|
Kurbağa ile Öküz (Masal)
Küçük bir kurbağa, “Oh, babacığım” diye yanı başında oturan bir diğerine seslendi. Beraberce, bir su birikintisinin kıyısında idiler. “O kadar korkunç bir canavar gördüm ki!” diye sözlerine devam etti. “Başındaki boynuzlar ile bir dağ kadar büyüktü; kocaman bir kuyruğu vardı ve tırnakları ikiye ayrıktı.” “Uzatma, yavrum, uzatma!” diye, Baba Kurbağa onu susturdu. “O, canavar dediğin, sadece, Çiftçi White’in Öküzü’dür... Hem söylediğin kadar da büyük değil. Olsa olsa, benden biraz daha iricedir. Fakat mamafih, ben de, onun kadar büyüyebilirim. Bak da gör...” Sonra kendisini şişirdi, şişirdi ve sordu:“Bu kadar büyük mü idi?” “Oh, ondan çok büyüktü” diye küçüğü cevap verdi. Büyük Kurbağa, tekrar kendisini şişirmeye başladı. Daha, daha şiştikten sonra, Küçük Kurbağa’ya, öküzün, burdan da mı büyük olduğunu sordu. “Daha büyüktü, baba, çok daha büyüktü” diye yavru haykırdı.Bunun üzerine Baba Kurbağa bütün gücü ile, son bir nefes daha aldıktan sonra kendisini şişirdi, şişirdi, şişirdi ve: “Öküzün, şu halim kadar büyük olabileceğine katiyyen inanmıyorum” dedi; dedi ama demesi ile patlaması da bir oldu. Lüzumundan fazla kendini beğenme, o kimseyi, felakete sürükler. (Veya) nefsi gurur, nefsin mahfına sebep olur.
Jean de La Fontaine
|