|
Kırlangıç ve Diğer Kuşlar (Masal)
Kurbağalar, sazlık bir bataklıkta, tahayyülün işleyebileceği kadar mesut yaşıyorlardı. İstedikleri zaman suya atılıyor, hiç kimseye aldırış etmiyor ve hiçbir kimse tarafından rahatsız edilmiyorlardı. Fakat içlerinden bazıları, böyle başıboş bir hayat tarzının doğru olmadığını, başlarına bir kralın getirilerek teşkilatlandırılmaları icabettiğini düşündüler ve yukarıya Jüpiter’e bir arzuhal göndermeye karar verdiler. “Ey kudretli Jupiter” diyorlardı. “Başımız bir kral gönder ki, bize hükmedip, hepimizi intizama soksun.” Jupiter, kurbağaların bu arzusuna gülerek, bataklığın ortasına koca bir kalas gönderdi. Suyun ortasına düşerken öyle bir ses çıkarmıştı ki, kurbağaların hepsi de ölürcesine korkarak, tam ortalarına düşen bu, gökten inme canavarı, daha iyi görebilmek için, kıyıya zıplaştılar, fakat bir zaman sonra, onun, yerinden hiç kımıldamadığına hayretle şahit olunca, cesaretlilerinden iki veya üç tanesi tekrar suya atlayıp kalasa doğru yüzdü. Hatta onun, yine kımıldamadığını görünce ona dokunmaya bile cesaret etti; buna rağmen kalas, yerinden oynamamıştı. O zaman, Kurbağaların en kahramanı, büyük bir cesaretle kalas’ın üzerine zıplayıp, beş aşağı – on yukarı dans etmeye başladı. Kendisini gören bütün diğer arkadaşları da yanına gelip aynı şeyi tekrarladılar. Ondan sonra yine bir zaman Kurbağalar, tam ortalarında yatan yeni Kalas Krallarına en ufak bir ehemmiyet vermeksizin işleriyle uğraşıp durdular. Fakat bu, onları memnun etmiyordu. Bu sebeple, Jupiter’e, bir ikinci arzuhal göndermeği kararlaştırdılar. Yazılarında, “Ey, Jupiter” diyorlardı. “Bizler, sahici bir Kral istiyoruz; öyle bir kral ki, hakikaten hepimize hükmetsin.” Bu istek, Jupiter’i, fena halde kızdırdı ve Cennet İlahı, Kurbağaların arasına, bu sefer de, bir Leylek gönderdi. Leylek, onları yiyip bitirirken, iş işten geçmiş olduğu halde, pişmanlıklarını şu sözlerle bildirdiler: “Vicdansızcasına hükmetmektense, hiç hükmetmemek, evladır.”
Jean de La Fontaine
|