Hınk Demenin Bedeli (Fıkra)

Hoca’‘nın kadılık yaptığı yıllarda iki kişi birbirinden davacı olur. Bir süre sonra da Hoca’‘nın huzuruna gelirler. Hoca’‘nın;
“Derdiniz nedir, anlatın bakayım.” demesi üzerine, adamlardan biri bağırıp çağırarak konuşur:
“Kadı Efendi, bu adamdan davacıyım.”
Hoca adamı sakin olmaya davet eder ve;
“Önce sakin ol ve derdini anlat da bir dinleyeyim.” der.
“Bu adam ormanda odun keserken ben de onun yanındaydım. O baltayı ağaca her vurduğunda ben de ‘‘hınk’‘ diyerek yardımcı oluyordum. Adam ağaçları kesti kesmesine de ben paramı alamadım. Söyle buna Kadı Efendi, ödesin borcunu.”
Hoca adamları iyice süzdükten sonra, iyi birine benzettiği oduncuya döner:
“Sen bu adamın borcunu niye ödemedin?”
“Aman Kadı Efendi, ben ona, ‘‘Hınk mınk de’‘demedim. Sonra hınk demenin bedeli mi olurmuş?”
Hoca her ikisini de dinledikten sonra kendine özgü yöntemle adaleti dağıtmaya karar verir.
“Olur, olur, bal gibi olur. Şimdi sen bu adama on akçelik borcunu öde bakalım.”
Oduncu şaşırır ama Kadı’‘ya da bir şey diyemez. Çıkarır on akçeyi Kadı’‘ya verir. Kadı madeni paraları duvara çarpınca sesler çıkmaya başlar. Bu sırada Hoca’‘da ‘‘hınk’‘ların bedelini isteyen adama dönerek;“İşte, aldın hınklarının bedelini, haydi şimdi gidin.” der.
“Kadı Efendi, Kadı Efendi! Sen beni aldatıyorsun. İki ses çıkardın, bizim para ne oldu?”
Kadı, parayı oduncuya teslim ederken, öbürüne;
“Uzatma adam! Senin hınklarının bedeli de ancak on akçenin sesiyle ödenir.” der.