Bora tutmuş dağ, taşı;
Selden ağlar çay, dere.
Kavakların dik başı,
Alın koyar yerlere, Ulu çınar inilder!
Azametli bora der:
-Soyum şanlı bir bora,
Başvurarak her zora, Dilediğimi yaptırır,
Nehre yollar saptırır,
Kaybederek dal, budak; Ölü yatar çam, meşe!
Göz atarak güneşe,
Sonra büker bir dudak.
O sırada bir yaya,
Çıkar yayla yolundan.
Korkunç rüzgâr yüzünden,
Sarılmıştır paltoya.
Bora soluk keserek,
Zehir gibi eserek,
Güneşe der övünerek:
-Bakalım kim güçlü,
Kim daha sert kayadan?
Toprak kara, gök koyu,
Üstündeki paltoyu,
Kim attırır yayadan?
Er meydanı ovalar!
Bitirirken bu sözü,
Dal yaprağı kovalar,
Görmez olur göz gözü.
Sığınarak bir dama, Kuşlar arar kovuğu, Yelin artar soğuğu!
Bora, şaşkın adama, Yakarak sürünür,
Kamçılar doya doya,
Lâkin yolcu paltoya,
Daha beter bürünür.
Güneş çıkar buluttan,
Yüzü güler umuttan,
Korkunç borayı, Tatlılıkla dindirir;
Kuşu dala bindirir,
Cennet yapar engini.
Tatlı emre uyarak,
Yolcu güven duyarak,
Yük taşımaz yol boyu, Atar ağır paltoyu.
Emri aşka dayatan,
Güneş günün galibi,
Çünkü güven yaratan, Güler yüzün sahibi.