Tersane Caddesi, Galata Mahkemesi Sokağı’nda ve Haliç’in Galata yakasındaki en büyük camidir. Bu caminin İstanbul’u kuşatan Araplar tarafından yaptırıldığına dair bir söylence vardır. Ama bu tarihsel verilerle çatışmaktadır. İstanbul fethedildiğinde burada bir kilise bulunmaktaydı. Bu kilise Fatih Sultan Mehmed tarafından Galata Camii adıyla 1475 yılında camiye dönüştürülmüştür. Eski kilise, doğrudan doğruya Fatih vakıflarından biri olarak cami yapılmıştır.1492’deİspanya’dan göçe zorlanan Endülüs Araplarının bu cami etrafına yerleştirildikten sonra Arap Camii ismini almıştır.
Arap Cami, III. Mehmed döneminde (1595-1603) bir onarım gördükten sonra, 1731’deki Galata yangınının arkasından 1147/1734’te Galata’nın bu bölgesinde hayır eserleri yaptıran I. Mahmud’un (1730-1754) annesi Saliha Sultan tarafından büyük ölçüde restore edilmiş ve bir de şadırvan eklenmiştir. Cami, 1807’de bir yangın geçirmişse de hemen onarılmıştır. Bu onarımla birlikte Divan-ı Hümayun kâtiplerinden Hacı Emin Efendi tarafından binanın manzum bir tarihçesi yazılarak taşa işlenmiş ve mihrabın sağındaki duvara konulmuştur. Bu manzumede caminin esasının Mesleme bin Abdülmelik’e dayandığı da anlatılmıştır.
Arap Camisi’nin büyük ölçüdeki onarımı 1285/1868’de II. Mahmud’un kızı Âdile Sultan ile kocası Mehmed Ali Paşa tarafından yapılmıştır. Bu sırada avlunun altına bir sarnıç ile, bugün görülen şadırvan da inşa edilmiştir. Balkan Savaş’ından bir süre önce cami tekrar onarıma alınmış, bütün çatısı açılmış ve 1913’te yapılan bu onarımla büyük değişikliğe uğramıştır. Bu sırada ahşap döşemenin altından çok sayıda kitabeli ve armalı mezar taşları çıkmış, bunlar Arkeoloji Müzesi’ne konulmuştur. Ayrıca binanın doğu kısmında Bizans üslubunda bazı fresko resimlere de rastlanmış, çok sayıda Bizans korkuluk levhaları bulunmuştur. Giritli Hasan Bey adında bir kişinin kontrolünde yapılan bu onarımda, avlu tarafındaki cephe ileriye alınmış, Arap Mimari üslubunu taklit eden yeni bir son cemaat yeri ilave edilmiş, mahfiller, ahşap direkler üzerine yeniden inşa edilmiştir. Mihrabın yanındaki hücrenin Mesleme’nin Çilehanesi olarak düzenlenmesi ve kaldırılan hünkâr mahfili merdiveninin yerinde, rüya ile keşfedildiği söylenen Arap baba merkadinin yapılması yakın tarihlerdedir. Son yıllarda kilisenin çan kulesi olan, çok değişik biçimli minaresi küçük bir onarım görmüştür. Bu minarenin Şam’daki Emeviye Cami minarelerine çok benzemesi de camiyi Araplara bağlayan söylenceyi desteklemektedir.
Arap Cami dikdörtgen planlı ve gotik üslupta bir yapıdır. Minareye yakın duvarda esasları gotik kemerli bir iki pencerenin izleri görülebilir. Dominiken kiliselerinin kuleleri biçiminde olan kare kesitli minarenin de altında gotik sivri kemerli bir dehliz, avluya geçilmesini sağlar. Kulenin üçüz pencereleri örülerek mazgal biçimine dönüştürülmüştür. Caminin içinde mihrap bölümünde gotik mimarisinin en başta gelen özelliği olan kaburgalı tonozlar görülmektedir. Mihrap ve hünkar mahfili ile yan kapıların röveleri, barok üsluptadır ve büyük ihtimalle 1734-35’te Saliha Sultan tarafından yapılan onarım dönemine aittir.